top of page
Yazarın fotoğrafıUzm. Psk. Sesil Kalender

Çocuklara Mahremiyet Eğitimi Verilmesi: "Bedenim Bana Ait"

Son zamanlarda maalesef en çok gündem olan konulardan bir tanesi çocuk istismarı. Aynı cümlede bile geçmemesi gereken iki kelime olan çocuk ve istismar, ülkemizde belki de en çok dikkat çekilmesi ve eğitim verilmesi gereken konu haline geldi. Maalesef hayatımızdaki kötü şeyleri tamamen engellemek mümkün değil. Fakat yapabileceğimiz şeyler tabi ki var. Bu durumda yapılması gereken en önemli şey toplumu konu ile ilgili bilinçlendirmek ve ailelere çocukları bundan nasıl koruyabilirler, çocuklar kendilerini nasıl koruyabilirler, bunlar hakkında bilgi paylaşımında bulunmak. Aileler her ne kadar korumacı da olsa, çocuklarını kontrol altında da tutsa, çocukların elbet onlar olmadan vakit geçirdikleri zamanlar oluyor. Dolayısıyla asıl amaç, çocuklara aileler aracılığıyla “Bedenim Bana Ait” düşüncesinden yola çıkarak kendilerini koruyabilmelerini öğretmek olmalı.


Neyi nasıl anlatıyoruz konusuna girmeden değinmek isterim ki, çocuklar söz konusu olduğunda, her türlü gelişim basamağında, öğretmek istediğimiz her türlü konu başlığı için, en önemli püf noktalarından bir tanesi “doğallık”. Artık biliyoruz ki dikte ile öğretmeye çalışmak aslında çokta işlevsel değil. Eğer bir çocuğa teşekkür etmesini öğretmek istiyorsak yapmamız gereken şey “teşekkür et” demek değil, teşekkür etmek. Ya da çocuğun kitap okuma alışkanlığı kazanmasını istiyorsak “kitap oku” demek bir alışkanlık yaratmayabilir ama evde kitap okuyan anne babayı gören çocuk, kitap okuyan bir yetişkin olur. Tüm bunlardan yola çıkarak çocuklara bedenlerinin onlara ait olduğu bilincini de aslında hayatın akışında kazandırıyoruz.

Çocuklarda mahremiyet bilinci tuvalet eğitimi, yani bez bırakma ile başlar. Tabi burada bahsettiğimiz mahremiyet “bazı şeylerin kapalı kapılar arkasında yapıldığı” fikrinden daha ileride değildir. Daha 2 - 3 yaşında başlayan bu bilinç yaş ilerledikçe oturacak ve çocuk sonunda kendini koruyabilir hale gelecektir.

Tuvalet eğitimi verirken dikkat etmemiz gereken noktalardan bir tanesi “çocuk” deyip geçmemektir. Yani “aman ne olacak salonda yapsın” dememek gerekir örneğin. Eğer lazımlık kullanıyorsanız, lazımlığın tuvalette olmasına ve çocuk tuvaletini yaparken kapıyı kapıyor olmasına dikkat etmek gerekir. Çünkü aksi bir durumda salonda herkes televizyon izlerken tuvaletini yapan çocuğun zihninde ne nerede yapılabilir, nerede yapılamaz fikri yer etmeyecektir. Diğer bir nokta ise daha önce de bahsettiğimiz gibi bunu doğal akışta yapmak önemlidir. Yani bu şekilde temelleri atılan mahremiyet bilincinin çocuğun günlük rutiniyle çelişmemesi, dikte edilir şekilde yapılmaması gerekir.

Bunun yanında, daha önce bahsettiğimiz rutinler çerçevesinde aile bireylerinin çıplaklık konusuna da dikkat etmesi gerekir. Bazen yine “çocuktur, anlamaz” deyip çocukların yanında kıyafet değiştirilebiliyor. Burada tabi ki siz üstünüzü değiştirirken içeri giren çocuğunuza kızmaktan bahsetmiyoruz ama tatlı bir dille şu an üstünüzü değiştirdiğinizi ve dışarıda beklemesi gerektiğini söyleyebilirsiniz. Bu “herkesin bizi çıplak görmemesi gerekir” fikrinin çocuğun zihninde yer etmesini sağlayacaktır.

Tüm bunların yanında, yine hayatın doğal akışında, örneğin banyo yaptırırken veya tuvaletini temizlerken bu konulardan bahsedebiliriz. Burada dikkat etmemiz gereken şey, korkutucu bir tondan ve çocukta paranoya oluşturacak cümlelerden kaçınmaktır. Çocuklarla bu konuları konuşmak için en çok kullandığımız yöntem “ters üçgen” yöntemidir. Okulda üçgen kavramını öğrenen bir çocukla örneğin banyo sırasında “sen üçgeni biliyor musun?”, “Peki ters üçgen hiç gördün mü?”, “Bak, vücudunda ters bir üçgen var, bu üçgene anne ve baba dışında kimse dokunamaz.” deyip banyo yaptırmaya devam edebilirsiniz. Yaşı ilerledikçe banyo yaptırırken “istersen özel bölgeni kendin yıkayabilirsin artık” diyerek çocuğun kafasında sınırların yavaş yavaş çizilmesini sağlayabilirsiniz.

Çocukların üzerinde baskı oluşturmadan ters üçgenin olduğu bölgelere anne ve baba dışında kimsenin dokunmaması gerektiği, hatta eğer onlar dokunduğunda da rahatsız oluyorsa mutlaka bir yetişkinle paylaşması gerektiği, okulda öğretmenlerinin izin alarak dokunabileceği ve doktora gittiklerinde ise sadece anne veya babanın odada olması halinde doktorun da yine izin alarak dokunabileceği anlatılmalıdır. Burada da çocukta “benden izin almadan dokunamazlar” fikrini oluşturmak için evde ailenin de bu konuya dikkat etmesi gerekir. Örneğin bazen çocuklara “seni öpebilir miyim” deriz ve hayır demesine rağmen yine de öperiz. Fakat bu çocuğa ben izin vermeyince de öpülmem normal fikrini verir. Eğer o sırada izin vermediyse buna saygı göstermek ve öpmemek, bahsettiğimiz doğal akışta bu fikirleri yerleştirmemize katkı sağlar.

Tüm bunların yanında çocukların kendilerini koruyabilmeleri için “iyi sır” ve “kötü sır” arasındaki farkı ayırt edebilmeleri gerekir. Genelde çocuk dünyasında kullanılan sır iyi sırdır, onu mutlu eden sürprizlerle bağdaştırılmıştır ve dolayısıyla bu suistimal edilmeye açıktır. Bu sebeple iyi sırların onu mutlu eden şeyler olduğu ve iyi hissettirdiği, örneğin hediye almak, doğum günü sürprizi yapmak gibi şeyler olduğu ve bunların sır olarak saklanmasında bir sakınca olmadığı anlatılmalıdır. Bunun yanında, ona kendini kötü hissettiren, rahatsız eden, canını yakan her türlü sır, kötü sırdır ve bunlar mutlaka bir yetişkinle paylaşılmalı ve saklanamamalıdır. Bu ayrımı yapabilmesi için paylaştığınız güzel şeyler hakkında konuşurken bunların “iyi sır” olduğundan bahsedip çocuğun kafasında bu kavramların pekişmesini sağlayabilirsiniz. Tabi ki, çocuğun bazı şeyleri paylaşabilmesi için en başta içinde bulunduğu aile ortamının kapsayıcı, yargıdan uzak ve paylaşıma açık bir ortam olması gereklidir. Karşısında onu dinlemeyen, söylediklerini yargılayan bir yetişkin olduğunda çocuklar paylaşmaktan kaçınabilirler. Dolayısıyla, çocuklar konuşurken ne derlerse desin orda olduğunuzu ve onu dinlediğinizi göstermek önemlidir.

Kısaca toplamak gerekirse, mahremiyet bilincinin 2 - 3 yaş itibariyle tuvalet eğitimi ile beraber başladığını ve “çocuktur anlamaz” demeden titizlikle ilerlemek gerektiğini söyleyebiliriz. Günlük hayatın akışında, çocuklarda paranoya oluşturmadan bu konulara değinmek işlevsel olacaktır. Tüm bunların yanında unutulmamalıdır ki, çocuk istismarı, zorbalık veya her hangi aşılması zor bir durumda çocuğun veya ergenin ailesine gelebileceğini bilmesi aslında belki de en kritik nokta. Bunun için çocuğun ailesinde duygu ve düşüncelerin yargılanmadığını bilmesi değerlidir.

Uzm. Psk. Sesil Kalender

157 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


bottom of page